24 Aralık 2014 Çarşamba

YALNIZIN TELAŞI

Dostlarım! 
      Bilirsiniz bizlere sevinç haramdır. Biz biri bitince başlayan o diğerin çocuklarıyız. Gelecek olanın korkusu var. Endişelenme, zamanın kendisiyle mükayese etmeyi unutalı çok oldu. Geçmemesinin sebebi de bu ya… Zamanın… 
Ben denedim. Ne kadar başarılı olduğum tartışmaya açıktır. Ama bitti. İşte bitti. Sembolik üniteyi tamamladığım resmi olarak kabul ediliyor. Buna hakkım var. Zira sizin dilinizde konuşuyorum. Sadece diğerleri gibi “Ne çabuk geçti” ya da “Geçmek bilmedi bir türlü” diyemiyorum. Diyebilsem de demem zaten… O kadarını beceremiyorum.
Neredeyim kim bilir… Daha doğrusu; neresindeyim kim bilir…
Hazır konusu açılmışken; şu dünyevi duygulardan sıyrılma çabamda pek başarılı olmadığımı da kabul edelim. Beni nelerin beklediğini deli gibi merak ediyorum çünkü. Evet, o günden hiç şüphem yok. Sen’den de… Sadece zamanını merak ediyorum. Şu bahsi bir türlü bitmeyen lanet zamanını! (Agresifleşmeye lüzum yok.) 

     Ben teşekkür ederim. Şimdiden sana borçluyum; varlığına olan inancım beni güçlü kılıyor. Hiçe yakın neredeyse aşkım, uzak eli kulağında zamanım teşekkür ederim. Biliyorum; zaman yalan, gelecek eksik, insan tuhaf ve düş kırık. Bu yüzden asıl minnetim satırlarımı okuyan muhteşemleredir. Bir yalnızın telaşını kalabalıklaştırdınız. Ona bir renk verdiniz. Sonsuza müsait; sıralanmış sayılar dizdirdiniz. Sonu, ortası bana bırakılmış bir hayat sundunuz. Bilerek yapmadığınızı biliyorum. Ben de bilerek yazmıyorum. 
Düşünebilen ve hissedebilen herkese…

9 Eylül 2014 Salı

BAZEN LEYLA ERBİL OLASINIZ GELİR! SAKIN OLMAYIN...

Seninim. Yoksa, hiçbir şey olmak istemiyorum. Birçoklarının almak için, neleri varsa verip de gene olamayacakları bir şey olabilirim oysa. Ama seninim. Ve sen, itmez, terslemezsen bu bana yeter.

Seninim. Yoksa, hiçbir şey olmak istemiyorum. Birçoklarının almak için, neleri varsa verip de gene olamayacakları bir şey olabilirim oysa. Ama seninim. Ve sen, itmez, terslemezsen bu bana yeter.

"Bir an kendimi gebertmeyi aklettim. sade bunun da saygısızlık, senin değerini bilmezlik olacağını anladım, caydım."

"Sevmiyorum, uzaklara gitmeni. karanlıkta kalan bebeler gibi, korkuyorum, sen uzakken. gitme!"

"Tamamla beni. şiirimde olsun tamamla!

''Ne tuzsuz şeydi şu dünya be. 
Geldin, buldun, şenlendirdin, insan ettin beni. Yemeyip-içmeyip, yatmayıp-uyumayıp, seni anlatmalı bu yürek.''


"Sabah gözlerimi sana açarım.
Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum.
Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş… hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini…”



”Şunu da bir iyi belle: Benim için çok mühim olan, sana aşık olmak veya aşık olmadığımı bağırıp yırtınmak değildir. Aslolan, seni kırmamak, üzmemek, kaybetmemektir. Anladın mı canım? ”